Showing: 1 - 2 of 2 Articles

Kadına Yönelik Çevrimiçi Şiddet Örneği: Ecem Taşer

Sosyal platformların günlük hayatımızda giderek daha fazla yer kaplaması ile beraber dijital platformlardaki “linç kültürü” de artış göstermektedir.  Çevrimiçi şiddete en yoğun şekilde maruz kalan gruplar kadınlar, çocuklar ve LGBTIQ+ bireyler olduğundan dolayı, dijital platformlardaki linç kültürü en çok bu grupları etkilemektedir. Dijital şiddet sorununa toplumsal cinsiyet eşitliği odağında ve hak temelli bir yaklaşım benimsediğimizi belirterek yazımıza başlayalım.

Çevrimiçi Şiddeti İzliyoruz Platformu olarak bu yazımızda geçtiğimiz aylarda sosyal medya platformlarında gündeme gelen bir örneği ele alacağız. Bu yazımızda FEMIN UP Toplumsal Cinsiyet Eşitliği için Dijital Çözümler Derneği’nin Regl Çemberi oluşumu ile birlikte çalışarak cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarına da değiniyor olacağız. Şiddetin dijital boyutunun bireyler ve toplum üzerindeki yansımasını değerlendirmek kaygısı içindeyiz. Dijital platformların toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yeniden üreten bir araç olmaması gerektiğine inandığımızı belirterek bu yazımızda ülkemizde en ses getiren örneklerinden birini ele alıyor olacağız.

Çevrimiçi Şiddetin Günümüzdeki Yansımalarından Biri: Ecem Taşer Örneği

Sosyal medya fenomeni olan Ecem Taşer, eşi olmadan yurtdışına tatile gitmesi ve HPV aşısı için diğer kadınlara çağrıda bulunması sonrası geçtiğimiz aylarda çevrimiçi recme maruz bırakıldı. Ecem Taşer ile ilgili sosyal medya platformlarında bu konu özelinde o kadar çok yorum ve paylaşım yapıldı ki, fenomen bir süre sonra konuya açıklık getirmek amacıyla açıklamada bulundu.

Bilmeyenler için konuyu özetlemek gerekirse: Ecem Taşer, eşi işinden izin alamadığı için arkadaşlarıyla birlikte Fas’a tatile gitmiş olup bu tatile yönelik fotoğraflarını sosyal medya hesabında yayınlamasının ardından, bir başka paylaşımında kadınlara yönelik HPV aşı farkındalığı içeriği üretmişti. Taşer, farkındalık için yayınlamış olduğu görselde HPV aşısı olduğunu belirtmişti. Bunun akabinde X platformu başta olmak üzere pek çok çevrimiçi platforma kendisine yönelik örgütlü bir linç kampanyası başlatılmış ve pek çok kullanıcı da bu rüzgâra kapılmıştı. Taşer, maruz kaldığı linçin ardından yine sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada; Fas tatiline yaklaşık 1,5 yıl önce gittiğini ve HPV aşısını yaklaşık 10 gün önce olduğunu, HPV aşısı ile ilgili paylaşımını kadınlara yönelik farkındalık kazandırmak amacıyla yaptığını belirtse de Taşer’e ve eşine yönelik yapılan yorumların sonu gelmedi. Peki, bu dijital linci bu kadar yaygınlaştırıp büyüten neydi?

Bunu biraz açmak gerekirse, dünyada giderek artan incel hareketinin (Bu hareketi kısaca “dışlanmış, sevgiden mahrum bırakılmış erkekler”in öfkeli hareketi şeklinde tanımlayabiliriz. Ancak buna başka bir yazımızda daha detaylı bir biçimde değineceğimizi belirtmek istiyoruz.) özellikle kadınlara karşı büyük bir tehdit oluşturduğu ortadadır. Günümüzde gelişen teknolojiyle birlikte dünya nüfusunun çok büyük bir kısmının internete erişimi olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu platformların kullanıcılar üzerindeki etkisi daha iyi anlaşılacaktır. Bazı otoritelerin bu yükselen trendi “terör” olarak adlandırması da yaydığı etki sebebiyle anlaşılabilirdir. Kamu ve özel kurumların incel içerikli paylaşımların/linçlerin yapıldığı web sitelerde bu kültürü engellemek için çeşitli düzenlemeler yapmaları önerisi sunulabilir. Ancak X platformunda görünen manzara bunun tam tersini sunuyor: Elon Musk, Twitter’ı alırken “kuşun özgürleşmesi” ve ifade özgürlüğü iddiasıyla yola çıkmıştı. Ancak bunun pratikteki yansıması, “satın alınan mavi tiklerle” sadece belli başlı hesapların görünür olması ve bunun da giderek dijital faşizmi doğurması oldu. Ecem Taşer’in hayat tarzı sebebiyle, “makul bir evlilik hayatı yaşamadığı” düşüncesi etrafında dönen pek çok iddianın belli hesaplar tarafından dile getirilmesinden sonra dalga dalga yayılması, bu güç sayesinde ivme kazanmıştır.

Ecem Taşer örneğine geri dönecek olursak, Taşer’in  yaptığı paylaşımların içeriği ve benimsediği yaşam tarzını da bir kenara koyarak insan hakları bağlamında değerlendirmek gerekiyor. Bu örnekte gözlemlediğimiz üzere, Ecem Taşer yalnızca “kadın olduğu” ve “toplumsal normlara uygun (!) bir evlilik hayatı” yaşamadığı gerekçesi benimsenerek hedef gösterilmiştir. Taşer, eşini aldatmakla suçlanmış olup yüzlerce kişinin yorumuna maruz kalmıştır.

Son zamanlarda sosyal platformlar sayesinde post-gerçeklik kavramıyla tanışmış ve buna göre edindiğimiz bilgileri filtreden geçirir olmuştuk. Ancak sosyal platformlarda yer alan incel gruplarının böylesi örgütlü ve planlı bir şiddet sarmalı içinde bir kadını hedef göstermesi; kadınlar, çocuklar ve LGBTQI+ gruplarına yönelik tehdidin boyutu hakkında endişe vermektedir.

HPV Nedir? Ecem Taşer’in Maruz Kaldığı Çevrimiçi Şiddet Örneği Toplumu Nasıl Etkiledi?

Ecem Taşer örneğini üzerinden değinmek istediğimiz birkaç farklı nokta daha var. Taşer, HPV (Human Papillomavirüs) aşısı yaptırdığını, kadınlara farkındalık kazandırmak amacıyla sosyal medya hesabında paylaşmıştı. HPV, cinsel yolla bulaşan bir virüstür ve genellikle siğiller veya kanserle ilişkilidir. Kısaca bahsetmek gerekirse;

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar; cinsel ilişkiyle bir kişiden diğerine geçen enfeksiyonlardır. Bakteri yada virüsler aracılığıyla, korunmasız cinsel ilişkilerde temas sonucu veya doğum esnasında yayılmaktadır. Cinsel yolla bulaşan en yaygın enfeksiyonlardan biri olan HPV’nin bazı türleri kansere veya genital siğillere sebep olabilmektedir. HPV’nin sağlığımız üzerindeki olumsuz etkilerini azaltabilmek amacıyla alabileceğimiz birçok önlem bulunmaktadır. Riskli HPV türleri genellikle kansere dönüşmeden tedavi edilebilmektedir. Düzenli yapılan HPV ve Pap Smear testleri ile bu hastalıkla mücadele edebilmemiz mümkündür. Cinsel ilişki esnasında prezervatif ile korunmak HPV için %100 bir koruma sağlamasa da riski düşürmeye yardımcıdır. Bunun dışında HPV’den en etkili korunma yöntemleri HPV aşısı yaptırmak ve korunmasız cinsel ilişkiden uzak durmaktır.

Ancak Ecem Taşer örneğinde görüyoruz ki, linç kültürünü gözlemlememiz dışında, doğru ve güvenilir bilgiye erişimin önemi de gözler önüne serilmiştir. Taşer’e yöneltilen ithamlardan biri de eşini tatilde iken aldatması ve bu sebeple ülkeye geri döndüğünde aşı yaptırması yönündeydi. Ancak belirtmek gerekiyor ki, asıl koruma için HPV aşısını bulaş öncesinde yaptırmak gereklidir. Taşer’e yapılan yorumların saldırganlığı sebebiyle, HPV enfeksiyonundan korunmaya yönelik alınabilecek önlemlere ön yargı oluşmuştur. Kadınların partnerlerini aldattıktan sonra aşı yaptırdıkları yönünde oluşabilecek algı sebebiyle, bireylerin aşı yaptırmaktan kaçınacaklarını paylaştığı sosyal medya yorumları tarafımızca gözlemlenmiştir.

HPV aşısının ekonomik nedenler sebebiyle erişilebilirliği halihazırda kısıtlıdır ancak ekonomik kaygılardan bağımsız olarak sağlığımızı koruyabilmemiz için HPV aşısının ücretsiz olması gerekmektedir. Bunun dışında HPV aşısı olan bireyler, kamu sağlığını koruyarak bu enfeksiyonun yayılmasını önlemektedir. Sağlık hizmetlerine erişimde ekonomik engellerin olmaması, toplumsal eşitsizlikleri azaltarak herkesin bu hizmetlerden eşit şekilde faydalanmasını sağlayacaktır. Durum böyle iken, HPV aşısıyla ilgili toplumda oluşabilecek ön yargılar, bireysel sağlığımızı ve kamu sağlığını tehdit etmektedir. Çevrimiçi şiddet, internet üzerinde artan nefret söylemi, ayrımcılık ve önyargıyı körüklemektedir ve toplum içinde kutuplaşmaya yol açmaktadır. Çevrimiçi şiddetin toplum üzerindeki etkisinin yanında bireyler üzerinde bıraktığı etkileri ele almakta fayda vardır.

Çevrimiçi Şiddetin Bireyler Üzerinde Yarattığı Etkiler

  • Dijital taciz ve zorbalık, bireylerin psikolojik sağlığını olumsuz etkileyebilir. Birçok kişi tarafından tehdit, hakaret veya saldırgan içeriklere maruz kalmak bireyler üzerinde anksiyete, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu gibi psikolojik sorunlara yol açabilmektedir.
  • Çevrimiçi şiddet, bireylerin kişisel güvenliklerini tehlikeye atabilmektedir. Özellikle, kişisel bilgilerin sızdırılması veya yerlerinin belirlenmesi gibi durumlarda fiziksel tehlikeyle sonuçlanabilir.
    Keza Ecem Taşer de maruz kaldığı bu şiddet sonrasında X hesabı üzerinden adresinin yani kişisel verilerinin de ifşa olduğunu belirtmişti.
  • Çevrimiçi şiddet, bireyleri çevrelerinden izole edebilmektedir. Tehditler veya taciz nedeniyle, bireyler çevrimiçi etkileşimlerden kaçınmakta ve dijital ağlardaki görünürlüğünü sınırlandırabilmektedir. Bu da sosyal destek ağlarını zayıflatabilmekte ve izolasyon hissine yol açabilmektedir.

Yazarlar:
Merve Yazıcı
– Çevrimiçi Şiddeti İzliyoruz Platform Başkanı
Halide Olgun Ak – FEMIN UP Derneği Başkanı – Regl Çemberi Platformu

Cinsiyete Dayalı Çevrimiçi Şiddet

Cinsiyete dayalı şiddet genel haliyle bir insan hakları ihlalidir. Kadına yönelik şiddetin türleri; cinsel şiddet, ekonomik şiddet, psikolojik şiddet, fiziksel şiddet şeklinde sıralanmaktadır. Ancak artan dünya nüfusunda internete erişimi olan kişi sayısının ve COVID-19 pandemisi esnasında çevrimiçi iletişimin artış göstermesine bağlı olarak çevrimiçi şiddetle mücadele konusu günden güne önem kazanmaktadır.

COVID-19 pandemisinden sonra eğitim, kariyer ve her türlü sosyal aktiviteler için eskiye göre çok daha yaygın kullanılan çevrimiçi platformlarda, kadınların ve LGBTIQ+ bireylerin maruz kaldığı dijital şiddet gözle görülür şekilde artmıştır. Çevrimiçi şiddetin büyük bir kısmı cinsiyet temelli olup kadınları ve LGBTIQ+ bireyleri hedef almaktadır. Çevrimiçi şiddete maruz kalan bireylerin güvenliğini ve psikolojik durumunu doğrudan veya dolaylı yoldan etkileyen bu durum toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yeniden üretmektedir. Sonuç olarak içinde bulunduğumuz dijital çağda şiddetin bu boyutuna maruz kalmamak veya kaldığımızda nasıl mücadele edebileceğimiz konusunda farkındalığımızın yüksek olması gerekiyor.

Çevrimiçi Şiddet Nedir?

Çevrimiçi şiddet, dijital iletişim araçları ile yapılan psikolojik, cinsel ve fiziksel zarar vermeyi amaçlayan saldırılardır. Bu tanımı detaylandırmadan önce İstanbul Sözleşmesi’ne bakmakta fayda bulunuyor. Kadına yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kadına atfedilen toplumsal rollerin ve önyargıların karşısında olunması gerektiği maddelerini içeren Sözleşme’de yer alan “Kadınlara yönelik şiddet ister kamusal ister özel alanda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan toplumsal cinsiyete dayalı her türlü eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma anlamına gelir ve bir insan hakları ihlali ve kadınlara yönelik ayrımcılığın bir biçimi olarak anlaşılmaktadır”. İstanbul Sözleşmesi’nin bu 3. maddesi ile şiddetin tanımına yönelik bütün sorular giderilebilir. Dijital alanda uygulanan şiddetten kadınları, çocukları ve LGBTIQ+ bireyleri koruyabilmemiz için bu maddenin uygulanabilirliği önem arz etmektedir.

Kadına yönelik çevrimiçi şiddet, farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır: bunlar arasında en yaygın şiddet türlerini siber taciz, intikam pornosu, tecavüz tehditleri olarak sıralamak mümkündür. Failler, genellikle partner veya eski partnerler, iş arkadaşları veya sıklıkla olduğu gibi anonim hesaplar olabilir. Cinsiyete dayalı çevrimiçi şiddetin ardında yatan sebep çoğunlukla ayrımcılık, cinsiyet stereotipleri ve sınıf farklılıkları gibi eşitsizliklerdir. Özellikle içinde bulunduğu toplumdan farklı ırka mensup, azınlık, LGBTIQ+ bireyler ve kadınlar şiddetin dijital türüne daha fazla maruz kalmaktadırlar.

Çevrimiçi şiddet, kadınların ve LGBTIQ+ bireylerin kendilerini eşit, özgür ve korkusuzca ifade etme haklarını kısa ve uzun vadede engellemektedir. Kadınlar ve LGBTIQ+ bireyler çevrimiçi ortamlarda bulundukları süre boyunca iftira, taciz, cinsiyetçi söylemler, nefret söylemi, ısrarlı takip, tehdit ve görüntü temelli istismar gibi çeşitli şiddet biçimlerine maruz kalmaktadır. Bu bireyler, çevrimiçi ortamda yer alan şiddet dinamikleri nedeniyle çevrimiçi katılımlarını minimize ederek dijital dünyada daha az görünür olmaktadırlar. Bu durumu kısaca özetlememiz gerekirse; bireyler çevrimiçi ortamda maruz kalabileceklerini düşündüğü şiddet pratiklerinden kaçınmak amacıyla dijital platformlarda daha az görünür olmakta veya paylaşım stratejilerini buna göre belirlemektedir. Oysa potansiyel şiddet mağdurunun davranışı, şiddet failinin davranışlarına göre şekillenmemelidir. Gelişen ve değişen dünyada bireylerin her alanda olduğu gibi dijital platformlarda da eşit olması gerekmektedir. Ancak belirtmek gerekiyor ki, dijital şiddet olgusunun toplumdaki mevcut ayrımcılık ve eşitsiz güç ilişkileriyle güçlü bir korelasyonu bulunmaktadır.

Çevrimiçi Şiddetle Mücadelemizde Sunduğumuz Öneriler

Peki, cinsiyete dayalı çevrimiçi şiddetin önüne geçebilmek için ne gibi adımlar atılabilir? Bunun için bazı çözümlerin üzerinde durulabilir:

  • Kamu kurumları, özel sektör ve sivil toplum arasındaki iş birliği güçlendirilmeli,
  • Çözüme ulaşmak için öncelikle şiddetin nedenleri ve faillerin profili yakından tanınmalı,
  • Yasa ve gerekli düzenlemeleri geliştirmek için kamuoyu baskısı oluşturulmalı,
  • Dijital sektörün veri paylaşımı konusunda şeffaflaşması için standartlar getirilmeli ve hesap verebilirlikleri artırılmalı,
  • Dijital vatandaşlığı ve bu araçların etik kullanımını eğitim müfredatına entegre edip, çevrimiçi ve çevrimdışı olumlu sosyal normları desteklemek için erken yaşta dersler verilmeli,
  • Kadınlara ve LGBTIQ+ bireylere yönelik çevrimiçi araçların kullanımı konusunda destekleyici politikalar oluşturulmalı,
  • Dijital dünyada hizmet veren kamu ve özel sektör kuruluşları, insan haklarına dayalı tasarım yapmaları ve dijital şiddetin önlenmesi ile ortadan kaldırılmasına yönelik yatırımlar yapmalıdır.

Yazar:
Merve Yazıcı